BU MUDUR BU DUR
Ölsek de sevinin,eve dönsek de !
Sanma bu tekerlek kalır tümsekte !
Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir!
Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir!
Hapishaneye atılan insanlardan beklenen eziklik, bitmişlik, karamsarlık nerede..? Şu üstadın şiirindeki meydan okuyuş nerede.?
Hapisteki adamın diyeceği şeyler mi ? "daha hiçbir şey bitmedi, aydınlık yarınlar bizim, daha ölmedim" seslenişi hasımlarını çıldırtır. Kendisine, "mahkumken hükmeden şair" diyorlar bu şiiri okuyanlar,
N E C İ P F A Z I L K I S A K Ü R E K
için.
Mehmed'im derken artık bu Mehmet (kelime anlamı övülmüş, sevimli kişidir. Mehmet, yani herkes üzerine alınabilir) büyük oğlumu yoksa anadolu'daki bütün Mehmedler mi ?
Deniz Harp Okulu öğrencisidir. Enteresan Nazım Hikmet de o yıllarda aynı okulda öğrencidir.
Enteresan diyorum şiirde iki dahinin askeri okulda öğrenci olması ve hocalarının da Yahya Kemal, Ahmet Hamdi, Hamdullah Suphi olması.
Allah Allah kimler yetişiyor.
İstanbul'un işgali ile eğitim yarım kalır. İstanbul Üniversitesi felsefe bölümüne giriş ile ünlü edebiyatçılardan yeni bir dünya ya Ahmet Haşim, Yakup Kadri, Faruk Nafiz, Ahmet Kutsi'lerin yanına girer.
GÖLGEMİ ALINDA KAÇIN GECELER acizane,gölge yalnız,malum,gece de kaybolur.
Işığın olmadığı yerde gölgeden de bahsedemeyiz. Gecelerin kararması;mazlum,mağdur insanlar için midir? yoksa gerçekten karanlık olunca, "bari bize gündüz kalsın hissiz " midir..? Gölge yerde olur,ayaktaki kişi gölgesiz net görülür. Şiirden hissettiğin zevk neyse,anladığın odur deyip affınıza sığınıyorum.Bu Üstadı anlamak gerçekten çok zor.
İlk önemli eserin tarla ile buluşması Muhsin Ertuğrul tarafından TOHUM ekilmesi ile başlar.
Cahit Sıtkı Tarancı ile tohumlar AĞAÇ MECMUASI olur.
Başlangıç da dönem dönem menfidir hep umutsuzluk, yalnızlık, feryat, perişanlık.
Müsbetlik "Allah dostunu tanıyınca" diyen şair, tanınmışlık,sanatkarlık, basamaklarını hızla çıkar,marifet neymiş anlar, onu da
Anladım işi sanat Allah'ı aramakmış
Marifet bu gerisi yalnız çelik-çomakmış
Müsbet telkinlerle bankacılık bitmiş,öğretmenlik başlamıştır.
Tam Otuz yıldır saatim işlemiş ben durmuşum
Gökyüzünden habersiz uçurtma uçurmuşum
O yıllara kadar yaşadığı ÇİLE dönemi meyvelerini vermekte, beş çocuk babasıdır, Neslihan Hanımla evlenmekle.
Türkiye'nin modernleşmesi nasıl olmalı. Nereye çekersen her yöne değil, küçük hiç değil, BÜYÜK DOĞU istikamet yön bellidir.
Anadolu'da saçılan tohumları,bereketli topraklar utandırmaz. Hep ümitlidir çünkü geleceğe umutla bakar.
Tohum saç bitmezse Toprak utansın
Hedefe varmayan mızrak utansın
Hey gidi Küheylan koşmana bak sen !
Çatlarsa doğuran kısrak utansın.
Baki âlem'deki istirahatine Eyüp Sultan da devam eder.
Ölüm güzel şey,budur perde ardından haber
Hiç güzel olmasaydı ölür müydü peygamber.
Necip Fazıl ve Nazım Hikmet çok İyi arkadaştır. Fikirleri çok zıt olması birbirlerinden uzaklaşmaya gerekçe olmaz.
İnadına çok yakındırlar birbirlerine.
Necip Fazıl hapishanede ki Nazım Hikmet'i ziyarete gidince "imkanım olsa seni asardım" der Nazım Hikmet'e, "bu fikirsiz,imansız,insanların seni süründürmesine razı değilim".
Nazım Hikmet de "imkanım olsa ben de seni asardım darağacının başında oturur
ağlayıp soylu tarafının takdircisi olurdum" der.
Kendisini ve Nazım Hikmet'i marjinalleştirmek için, siz sağcısınız,Nazım Hikmet solcu diye kategorize eden gazeteciye "ULAN HIYAR" hitabıyla başlayıp ayar veren üstat
NECİP FAZIL KISAKÜREK
bu mudur budur.
Şarkımız Bizim.
Kırılırda birgün bütün dişliler,
Döner şanlı şanlı çarkımız bizim.
Gökten bir el yaşlı gözleri siler.
Şenlenir evimiz barkımız bizim.
Yokuşlar kaybolur çıkarız düze.
Kavuşuruz sonu gelmez gündüze.
Sapan taşlarının yanında füze,
Başka alemlerle farkımız bizim.
Kurtulur dil,tarih,ahlak ve iman.
Görürler nasılmış neymiş kahraman.
Yer ve gök su vermem dediği zaman,
Her tarlayı sular arkımız bizim.
Gideriz nur yolu izde gideriz.
Gideriz nur yolu izde gideriz.
Taş bağırda, sular dizde, gideriz.
Bir gün akşam olur, bizde gideriz.
Kalır dudaklarda şarkımız bizim.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder